Bir aşk girer kapınıza, şahlanır tüm organlarınız, mutluluk saçarsınız, yemek yiyemezsiniz, oturamazsınız ve nefes alışlarınız değişir, sığamasınız kabınıza, herkesi öpmek gelir içinizden ve mutluluk veren o gözleri tekrar görmek istersiniz…
Kocaman balonlara binip göklerde uçmak gelir, rehberinizdeki tüm arkadaşlarınızı ararsınız, önce hatırını sorar sonra da onlara mutlu olduğunu söylersiniz, koşa koşa bakkala gider çikolata ısmarlarsınız kendinize ve yağmur yağar siz ıslanmayı tercih edersiniz
Gözünüz artık her şeyi daha kolay görür.
Zaman ilerler siz zamanı durduğunu sanırsınız, kargaların sesi artık sizi rahatsız etmez, yüzünüze gülen dilenci çocuklara acımaz onlara gülümsersiniz, yaşamak ne güzel der dudaklarınız.
Sonra aşk geldiği gibi gider…
Artık zor bir dört mevsim, düşünceli gözler suskun dudaklar kalır…
Acabalar birikir güncelerinize, yatakta sayılmadık koyun bırakmasınız, her dakika telefonunuza bakarsınız, bu kadar erken gidemez aşk dersiniz, isyankâr olursunuz, saatlerin hepsinin durduğunu zannedersiniz…
Siz artık iyice kavrarken gidişi,, zamansız gelişini ve usulca gidişine kabulüm parmağını kaldırırken…
Aşk tekrar gelir gittiği gibi, kovalan baç oynuyorsunuz zannedersiniz, tüm yelkenleriniz sudadır ve hayır deme lüksünüz yoktur aşka…
Derken zamanlar geçer, bu gelgitler fazlalaşır siz üzülür ağlar ve sıkılırsınız ve aşk bir gün gider…
Öyle bir gider ki tek bir tanıdık ses bırakmadan, sayısız dört mevsimleri dizer önünüze, tek bir güzel anı yokken yaşa hadi der… Oysa sizin yaşama takatiniz kalmamıştır ve aşk öyle bencildir ki, sizi düşünmez ve öylece gider.
Aşk nereye mi gider? İzine daha kimse rastlayamadı.